Ah bir yanılsam da sevinsem!

Bugüne kadar hiç yanılmayı istediğiniz, dahası, yanılmış olmaktan dolayı sevindiğiniz oldu mu?
Mevcut durumla ilgili değerlendirmelerimin ve muhtemel gelişmelerle ilgili tahminlerimin ancak yüzde beşinde yanılmışımdır ve bunların hiç değilse üçünde yanıldığıma sevinmişimdir.
Aslında, 2014 yılında yazdığım ilk yazımda daha önce yazdıklarımı gözden geçirip “Aman ne güzel, şu hususlarda iyi ki yanılmışım” diyebileceğim hususları sizlerle paylaşmak istemiştim; 17 Aralık 2013 târihinde başlayan süreç bunu yapmama engel oldu.
Bu paylaşımı bugünkü yazımda yapayım dedim; fakat ne yazık ki beni sevindirecek derecede yanılmış olduğum tek bir yazımı bile bulamadım.
Ana başlıkları ve mesajları îtibariyle hangi konularda neler yazmışım, o konularla ilgili gelişmeler nasıl olmuş bir bakalım…

***

27.07.2011 târihli “Kara delikler kızıl kan ister” başlıklı yazımda, beynelmilel kapitalizmin tabiatından kaynaklanan kara deliklerin anca kızıl kanla kapatılabileceğini yazmıştım. Irak’ın siyâsî birliğini ve toprak bütünlüğünü kan dökerek fiilen bozan ABD, bu ülkedeki işgal ordusunu azar azar geri çekerken Tunus’u, Libya’yı, Mısır’ı karıştırıyor, bütün Ortadoğu’yu kana bulamaya çalışıyordu. Devamlı kan kaybeden bu ülkelere sonunda – ve tabiî “en son” olmamak üzere- Sûriye eklendi.

***

12.08.2011’deki “Netâmeli sorular” başlıklı yazımda devletimizin “yüksek” bürokrasi koltuklarında oturan birilerinin PKK’nın kuruluş, eleman toplama, militanlarını silâhlandırıp eğitme ve terör hareketlerine başlama sürecini kapsayan 10 yıl içinde “gaflet” kılıfı altında yaptıkları ihâneti sorgulamış, yazıyı şöyle bitirmiştim:
“Devletin niteliklerini belirleyen 1961 Anayasası’nın ” değiştirilemez “nitelikteki 2. maddesi, Türkiye Cumhûriyeti’ni” millî, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devleti” olarak tanımlıyordu. 1982 Anayasası yazılırken bu madde metninden “millî” sıfatını kim çıkardı? Böylece, “millî devlet” esâsına aykırı anayasa değişikliklerinin, AB’ye uyum yasalarının, kanun hükmünde kararnâmelerin Anayasa Mahkemesi’nce bu gerekçeyle iptal edilmesini, bütün bunların ve bunlara bağlı idârî tasarrufların Anayasa’yı ihlâl suçu oluşturmasını kim/kimler önledi? Abdullah Öcalan mı, Cemil Bayık mı, Murat Karayılan mı, Hatip Dicle mi, Leylâ Zana mı?
12 Eylülcülerin yargılanacağı vaadiyle yapılan referandumun üzerinden bir ay sonra bir yıl geçmiş olacak. Tek bir kişi gözaltına alınıp tutuklandı mı? Peki, yıllar boyunca gece-gündüz, yaz-kış demeden PKK ile savaşan onca subay ve astsubay neden derdest edilip hapse atıldılar?”
2014’e geldik. Hâlen 12 Eylülcülerden tutuklanmış tek bir kişi bile yok. Yoğun eleştiriler üzerine dâva açılıp belli ki “gaz almak” amacıyla kısa bir süre için tutuklanmış bulunan 28 Şubatçılardan da içeride kimse kalmadı fakat PKK ile savaşmış yüzlerce subay ve astsubay hem halen içerideler hem büyük kısmı çok ağır cezâlara çarptırıldılar.

***

26.08.2011’deki “Durum vahim, vazîfe elzem” başlıklı yazımı “Güçlü Ordu Güçlü Türkiye” sözü kulağa çok hoş geliyor. Fakat görüyorsunuz işte; bu iş öyle afiş asarak olmuyor!” diyerek bitirmiştim.
Bugün belki o ifâdeyi şu şekilde pekiştirmek gerekiyor: Bu iş benim gibi milliyetçilere surat asarak da olmuyor “sayın” NATO generalleri!

***

02.09.2011’deki “Ferman devletine doğru” başlıklı yazımda, iktidârın başı konumundaki zâtın Anayasa’ya aykırı olarak ve TBMM’yi devre dışı bırakarak ‘kânun hükmünde kararnâme’ ile azınlık vakıflarına çok büyük servetler sağladığına dikkat çekmiş, bu tutumun bir tür pâdişahlık temâyülü olduğunu ifâde etmiştim.
İşte görüyorsunuz, o zât, Cumhûriyet rejimini bir resmen îlân edilmediği kalmış Meşrûtiyet rejimine dönüştürmek üzere…

***

30.09.2011’deki “Anormal normalleşiyoruz” başlıklı yazımda, toplumun küçümsenmeyecek bir kesiminin her anormalliği alkışlayan sapkın tipler hâline geldiğinden yakınmıştım. 17 Aralık skandalının patlak vermesinden bir süre sonra, Tayyiban tâifesinden biri bana aynen şunu söyledi:
“-Memleket altmış milyar dolar kaybedeceğine hükümetimizden birileri bir milyar dolar yesin. Ne var yâni!

***

Kısmetse haftaya devam edelim…

Muhsin Küçük hakkında 110 makale
Av.Muhsin Küçük

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*


Lütfen görselin sonucu giriniz *