Balkondan bize, benden balkona

Bu haftaki yazımda, Erdoğan’ın son balkon konuşmasını esas alarak kendisiyle bir muhâvere yapmak istedim:
– 12 Haziran 2011 seçimlerinin galibi inşallah hiç şüphesiz Türkiye’dir. Bu aziz millettir. Bugün bir kez daha Türkiye kazanmıştır.
-Anladık, seçimi kazandınız. İyi de, sözünü ettiğin bu “aziz millet”in adını hiç telâffuz etmeyecek misin?
– Bugün benim Türk kardeşim, Kürt kardeşim, Roman, Laz kardeşim, 74 milyon kazanmıştır.
-Sen Anayasa ve kânunlara göre Türk Milleti’nin, Türk Devleti’nin Başbakan’ı olarak, TÜRKiye’yi yönetmek üzere seçildin. Sözde 74 milyonu birleştirmek adına “Türk-Kürt-Roman-Laz” diyerek niçin ayrıştırıcı bir dil kullanıyorsun?
– İnanın bugün istanbul kadar, Saraybosna kazanmıştır. İzmir kadar Beyrut kazanmıştır. Diyarbakır kadar, Batı Şeria, Gazze kazanmıştır. Bugün Türkiye kadar, Ortaoğu, Kafkasya, Balkanlar kazanmıştır.
-Defalarca “Büyük Ortadoğu Projesi’nin Eşbaşkanı” olduğunu söyledin. Seçimi kazanmış olmakla, bütün o saydığın yerleri BOP kapsamında Amerikan Paktı’na kazandıracağını mı zannettin? Esad’la muhabbetin, ailece sergilediğin görüntüler bunun içindi ve Amerikan Paktı’na dâhil olmaya ikna edemeyince sonradan iflâh olmaz bir Esad düşmanı kesildin değil mi?
– Bugün Merhum Özal’ın ve Menderes’in hayalleri, özlemleri artık yerini bulmuştur, Gazi Mustafa Kemal ve arkadaşlarının kurduğu Türkiye Cumhuriyeti güçlü demokrasisiyle muasır medeniyetlere ulaşmıştır…
-Aman ne kadar güzel! Demek seçimi sen kazanınca Menderes’in, Özal’ın Türkiye’yi “Küçük Amerika”, yâni Amerika’nın Ortadoğu’daki ileri karakolu yâhut ihtiyat kuvveti yapma hayâli-özlemi gerçekleşmiş ve Türkiye muâsır medeniyet seviyesine ulaşmış oluyor, öyle mi? O gün balkonda “Gazi” sıfatıyla andığın Atatürk, bugün “İki ayyaş” dediklerinden biri olmasın sakın!
-Hangi partiye oy vermiş olursa olsun her bir kardeşimizin huzur, güven, barış ve adalet içinde yaşamını idame ettireceğinden hiç kimsenin şüphesi olmasın.
-2002’den önce birileri laiklik adına zulmediyor; türbanlı kızları okullara sokmuyor, evlerine gönderiyorlardı, siz fiilen başlayıp bastırılmış bir darbe teşebbüsü vâki olmadığı halde, devletin eski Genelkurmay Başkanı başta olmak üzere kuvvet komutanlarını, onlarca generali, yüzlerce subayı, milletvekillerini, profesörleri, hukukçuları, gazetecileri Silivri’de, Hasdal’da, Maltepe’de “cezâ ve infaz evleri” ne sokuyor, evlerine göndermiyorsunuz. Kim daha zâlim!?
– Milletimizden aldığımız güçle, yetkiyle demokrasi daha ileri standartlara kavuşacak, özgürlükler çok daha ilerleyecek, herkes kendini daha rahat ifade edecektir.
-Mâ-şâ-Allah! Herkes kendini ne kadar da rahat ifâde debiliyor (!) Soru sorana fırça, pankart açana gözaltı, gösteri yapana biber gazı, protesto edene hapis… Taksim’deki Gezi Parkı’nda toplanan vatandaşlara uyguladığınız baskı ve şiddet ortada. Gördük ki iktidârınızda asıl rahata erenler, tefeciler, müteahhitler, spekülatör borsa vurguncuları ve orta sınıfın kanını emen, küçük esnafı bitiren kompradorlar, ithâlatçılar, AVM patronları.
-Tevâzu ‘bizim şiârımızdır; bundan sonra da tevâzu’da toprak gibi olmaya daha fazla özen göstereceğiz
-Onun için mi “Başbakan’a dokunmak ibâdettir”, “Başbakan’ın seçildiği yerler de mubârek topraklardır” diyerek sana yaranmak uğruna şirkin çukurundan fırlayıp dalkavukluğun zirvesine sıçrayanlara “Durun bakalım, ne yapıyorsunuz siz” demiyor, nefsinin yüceltilmesinden, varlığının kutsanmasından büyük haz duyan bir Vatikan ruhbanı gibi tebessüm ve sükût etmeyi tercih ediyorsun?
-Bugün hesaplaşma değil, helâlleşme
günüdür…
-O günün hiç de bir helâlleşme günü olmadığı, bilâkis birilerine karşı kînini kusmak ve hesap ödetmek için iple çektiğin günlerin başlangıcı olduğu sözlerinle de icraatınla da anlaşıldı. Emîn ol; asıl hesaplaşma ve helâlleşme günü yaklaşıyor!

Muhsin Küçük hakkında 110 makale
Av.Muhsin Küçük

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*


Lütfen görselin sonucu giriniz *