Çıtkırıldım sevgilidir yönetimde istikrar

Merhum Ferit Devellioğlu’nun Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat’ında, istikrar kelimesinin gaf harfi kullanılarak yazılması hâlinde taşıdığı mânâlar şöyle verilmiş:
1) Karar bulma, yerleşme.
2) Kararlaşma, iyice belli olma.
Kef harfi kullanılarak yazılması hâlinde ise, istikrar kelimesi ‘tekrarlatma’ mânâsına geliyor.
“Yönetimde istikrar” tâbirindeki istikrar kelimesi, siyâset dilinde yerine veya zamânına göre bu mânâların her birine tekabül edecek şekilde kullanılabiliyor. Meselâ, bir ülkede belirli bir partinin iktidârı yerleşmişse, yakın bir gelecekte iktidârı elinde bulunduran siyâsî ekibin-kadronun değişmeyeceği iyice belli olmuşsa, iktidar sâhiplerinin ve onların icraatından yararlanan ve tabiatiyle memnun olanların nazarında “ülke istikrâra kavuşmuş” demektir. Meselâ, zâten iktidarda olan parti zamânı geldiğinde yapılan seçimden birkaç milletvekilinin ölmesi yahut küçük bir grubun partiden istifa etmesi durumunda bile iktidârı kaybetmeyeceği bir parlamento çoğunluğu sağlayarak, üstelik bir önceki seçimde aldığı oy yüzdesini diyelim iki puan arttırarak çıkmışsa, iktidar destekçisi medya organlarında bu “tekrarlatma” keyfiyetinin şakşakçılığı, “Halk istikrar istedi”, “Halk istikrârı seçti” gibi manşetler ve yorumlarla yapılır. Ülkenin görünürdeki fiilî egemenlerini çatısı altında toplayan “zenginler kulübü”nün sözcüleri tarafından benzer durumlarda kullanılagelen klişeleşmiş lâflar, televizyonların haber bültenlerinde ve gazetelerin birinci sayfalarında özenle ön plana çıkarılır:
-İstikrârın sürmesinden memnunuz. Önümüzü görebiliyoruz!
Eğer bir ülkede belirli bir siyâsî otoritenin yerleşmesi, görünebilir-yakın bir gelecekte otorite boşluğu veya krizi yaşanmayacağının iyice belli olması, o ülkenin siyâsî istikrar içinde bulunduğunun göstergesi ise, yönetimde istikrârı en mükemmel şekilde sağlayan sistemin “monarşi” olduğunu kabul etmek gerekir.
Öyle ya; bir ülkede sultan yâhut kral koltuğunda oturuyorsa, kendi irâdesiyle tahtı bırakması yâhut ölmesi hâlinde yerine geçecek veliaht da hazırsa, yoksa bile kendisine halef tâyin etmek sûretiyle muhtemel bir otorite boşluğu veya krizini önleme imkânı varsa, bundan daha istikrarlı bir sistem olabilir mi? Üstelik, devletin mâzi, hal ve istikbal bakımından sır niteliğindeki bilgilerini en sağlam şekilde korumaya, orta ve uzun vâdeli hedeflerini en gizli şekilde belirlemeye ve o hedeflere yönelik planları sâdece ülke dışındaki düşmanlara değil devlet mekanizması içindeki güvenilmez dostlara da ifşâ etmek zorunda kalmadan en emin şekilde yürütmeye en fazla elverişli olan sistem de siyâsî iktidârın hep aynı hânedânın inhisarında kaldığı monarşi sistemi değil midir?
Beynelmilel olarak teşkilatlanmış, servet, güç ve nüfuz sâhibi olmuş birileri, işbu servet, güç ve nüfuzları sâyesinde her ülkede onlar gibi servet, güç ve nüfuz sâhibi olmak isteyen birilerini elde edip kullanarak bütün dünyâda egemen olan monarşileri yıktılar, imparatorluk çapındaki büyük devletleri kâh birbirleriyle savaştırıp zayıf düşürerek, kâh iç karışıklıklar, isyanlar, ihtilaller çıkartarak lime lime ettiler.
Peki, monarşiyle yönetilen, özellikle jeo-stratejik bakımdan çok önemli topraklar üzerinde hüküm süren o büyük devletleri niçin yok ettiler? Bunun sebebini ancak şöyle özetleyebiliriz:
Önce yerle bir ettikleri o büyük devletlerin toprakları üzerinde “demokrasi” kılıfı geçirilmiş oligarşi sistemiyle yönetilen irili ufaklı devletler-devletçikler oluşturmak, onları doğrudan doğruya kendi yönetimleri altındaki birkaç güçlü devletin baskısı ve nüfûzu altında tutmak, böylece para, teknoloji ve özellikle silâh gücüyle adı konmamış eyâlet muamelesi yaparak ekonomik, askeri ve kültürel politikalarını perde gerisinde kendilerinin belirlediği o devletleri-devletçikleri kuruldukları ülkelerde yaşayan milletleri farklılıklarını önemsizleştirerek benzeştirmenin, tüm insanları dünyâ vatandaşlığına hazırlayıp râzı etmenin, değiştirici dönüştürücü politik-kültürel potaları olarak kullanmak…. Neticede, kendilerinin mutlak egemenliği altındaki tek dünyâ devletini kurmak!
Şâyet devletiniz o stratejiyi uygulayanların oyuncağı hâline gelmişse, getirilmişse vay hâlinize!
Yönetimde istikrar sağlamanız, ancak o stratejinin gereklerine harfiyyen riâyet ve verilen emirlere itirazsız itaat etmenizle mümkündür.
Avâmî tâbirle “yamuk yapmaya” kalkışırsanız, krediler kesiliverir, piyasada benzin, gaz, tuz, şeker, yağ vs. bulunmaz olur, karaborsacılık, vurgunculuk alır başını gider, terör saldırıları, sokak kavgaları artar, iktidar partisinin hem meclis grubunda hem teşkilatlarında önce homurdanmalar başlar, sonra 30-40 kişilik bir milletvekili grubu şiddetli bir deklarasyon yayınlayarak partiden kopar… Ülkede tansiyon günden güne yükselir.
Derkeeen… bir bakarsınız Şubat ayında ‘bahar’ gelmiş!..

Muhsin Küçük hakkında 110 makale
Av.Muhsin Küçük

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*


Lütfen görselin sonucu giriniz *