Ferman Devletine Doğru…

Hukuk devleti mi dediniz; geçiniz… Kanun devleti mi dediniz; onu da geçiniz…
Artık bir kanun hükmünde kararname devletinin vatandaşı olduğunuzu biliniz; kendinize ona göre çekidüzen veriniz, ülkeyi yönetecek partiyi, belediyenizi yönetecek başkanı, mahallenizi-köyünüzü yönetecek muhtarı seçerken ona göre seçiniz!
Aslında bunun da bir geçiş dönemi olduğunu, “yavaş yavaş acele etmek” suretiyle uygulanan bir plan gereğince, tek kişinin buyruğunun kanun hükmünde olacağı bir ferman devletine doğru sürüklendiğimizi idrak ediniz.
Tabii ki safdilin biriyseniz, bu geçiş döneminde fazla hayâtî önemi olmayan konularda TBMM’den de kanunlar çıktığına bakarak “canım nesi var işte, demokrasimiz pekâlâ işliyor” diye kendinizi avutabilirsiniz…
TBMM’nin yeni çalışma dönemine girmesine takriben bir ay kala çıkarılan Kanun Hükmünde Kararname ile azınlık cemaatlerinin veya vakıflarının “bizimdir” diye beyanda bulundukları gayrimenkullerin mülkiyetini edinmelerine imkân verilmesi, bu hükmümüzün doğruluğuna apaçık bir delildir.
Anayasa’nın 7’nci maddesinde, “Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez” diye bir temel hüküm var; 91’inci maddesinde ise “Türkiye Büyük Millet Meclisi, Bakanlar Kuruluna kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verebilir. Ancak sıkıyönetim ve olağanüstü haller saklı kalmak üzere, Anayasanın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleri ile dördüncü bölümünde yer alan siyasi haklar ve ödevler kanun hükmünde kararname ile düzenlenemez. Yetki kanunu, çıkarılacak kanun hükmünde kararnamenin amacını, kapsamını, ilkelerini, kullanma süresini ve süresi içinde birden fazla kararname çıkarılıp çıkarılamayacağını gösterir” deniyor.
“Kanun hükmünde kararnameyle düzenlenemez” sınırlaması yapılan temel haklar arasında tabii ki “mülkiyet hakkı”da var.
Bu hükümler yürürlükte bulunduğuna göre, “Ben milletvekiliyim” diye ilinize, ilçenize gelen iktidar partisine mensup “mebuslara” lütfen sorunuz:
– Savaşa girdik de bizim haberimiz mi yok?
– “Şike yapılmış mı yapılmamış mı, dünün cici kardeş Beşşar Esad’ı bugün niye kaka diktatör oluverdi, ne olacak bu Somali’nin hâli” diye dedikodu yapar, tartışırken bütün ülkede olağanüstü hal îlân edildi de o gürültü arasında biz duymadık mı?
– Siz Bakanlar Kuruluna bu konuda bir kanun hükmünde kararname çıkarması için yetki verdiniz mi? Verdiyseniz ne zaman verdiniz, ne diye verdiniz? Böylesine hayâtî ehemmiyeti olan bir meselede yasama yetkisini Bakanlar Kuruluna vermenizi meşru kabul etmemiz için bize ne gibi bir gerekçe gösterebilirsiniz?
– Bu kanun hükmünde kararname mümkün olsa da referanduma götürülse milletin en az yüzde doksanı tarafından reddedileceğini bile bile, bu düzenlemenin uygulamaya girmesine razı olacak mısınız?
Soruları sorduğunuz mebustan şöyle cevaplar alırsanız da sakın ha şaşırmayın:
– Evet, asker vesâyetine karşı savaş açmış durumdayız.
– ABD ve AB liderimizi ve kabinesini “Bu meseleyi bir an evvel çözmediğiniz takdirde iktidarda kalamazsınız” diye tehdit edip devamlı sıkıştırıyorsa, bizim açımızdan aslâ ilan edemeyeceğimiz bir olağanüstü hal var demektir.
– Liderimize dokunmak bile ibadet olduğu halde bizim O’na yetki vermemiz diye bir durum düşünülemez. Hak da O’nundur, yetki de, hüküm de..Yahu siz bizi şirke mi düşürmek istiyorsunuz?!
– Bizim liderimizin herhangi bir konuda beyan buyurduğu irâdeye “razı olmak” gibi bir lüksümüz yoktur, bilakis O’nun seçtiği-seçtirdiği bir mebus olarak, “evet efendim, emredersiniz efendim” demek vazifemiz vardır. Birinci cumhuriyetin birinci meclisi gibi ikinci cumhuriyetin birinci meclisi de artık târih oldu. 1 Mart tezkeresi bugün oylansaydı, tek bir fire bile vermezdik…

Muhsin Küçük hakkında 110 makale
Av.Muhsin Küçük

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*


Lütfen görselin sonucu giriniz *