İsyan, isyancı ve Dersim üzerine

Efendim, öncelikle belirteyim ki çok derin sosyolojik ve psikolojik tahlillere girecek değilim; mümkün olduğu kadar herkesin anlayabileceği bir dille isyan ve isyancı kavramları üzerinde kısa değerlendirmeler yapıp Dersim`den çıkarmamız gereken dersi ifade etmeye çalışacağım.

İsyan kavramını, bir kişinin yahut organize edilmiş bir insan kitlesinin veyahut bütün bir milletin içinde bulunduğu tahammül edilmez şartlara, insanlıkla bağdaştırılamaz şekilde köle veya ikinci-üçüncü sınıf insan muamelesi yapan devlet otoritesine veya ülkesini işgal etmiş bulunan düşman hakimiyetine karşı tüm gücünü kullanarak ve ölümü göze alarak başkaldırması diye tarif etmek mümkündür ki, bu tarif temelinde isyan meşrudur ve isyancı haklıdır!

Eğer isyan kavramını insanın şeref ve haysiyetine değer veren, hukuk düzenini adalet ve hakkaniyet temelinde oluşturup işleten, tek tek bireyler yahut belirli sosyal gruplar aleyhinde zulüm uygulamayan bir otoriteye karşı birilerinin bencillik, haset, ihtiras ve bağımlılk yahut cahillik gibi saiklerle başkaldırması diye tarif edecek olursak, bu takdirde isyan gayrimeşrudur ve isyancı işlediği fiillerin gerektirdiği en ağır cezayı çekmeye mahkumdur!

Tarihe baktığımızda, meşru da olsa gayrimeşru da olsa, amacına ulaşmış olması durumunda genellikle `ihtilal` yahut `inkılap` veyahut `zafer` adıyla anılan, akamete uğramışsa ismen terfi edemeyip yine `isyan` olarak kayıtlara geçen çok sayıda başkaldırma olayının yaşanmış olduğunu görüyoruz.

İnsanları gayrimeşru isyanlara sevk eden saikleri ifade ederken bağımlılık ve cehalet her ne kadar mücerret/soyut unsurlar olarak son iki sırada yer almışsa da, toplu isyanların fiili olarak başlatılıp sürdürülebilmesi için öncelikle kullanılacak bağımlı ve cahil insanların varlığı şarttır. Bağımlılık, uyuşturucu bağımlısı Hasan Sabbah`ın fedailerinde görüldüğü üzere psikolojik olabildiği gibi ağanın veya patronun emrindeki ırgat veya eleman olmak şeklinde ekonomik de olabilir. Cehalet ise, bağımlılıkla içiçe olsun veya olmasın, kendileri iyiniyetli olan insanları bile kolayca kötülerin yoldaşı yapmaya yeterli bir unsurdur. Bastırılan isyanların çoğunda en fazla zarar görüp canı yananlar, aileleri özellikle çocukları müthiş derecede mağdur olanlar, ne yazık ki işte o kullanılan bağımlı ve cahil insanlar olmuştur. Evet isyanın öncüsü-düzenleyicisi durumunda olan kişi veya birkaç elebaşı canından olmuştur; kimileri hapishanelerde çürümüştür fakat onların arasında aileleri mahvolanların sayısı fazla değildir.
Bir toplu isyanın arkasında yabancı bir devlet veya devletler grubu varsa, o devlet veya devletler grubu sadece isyanı organize etmekle yetinmez, isyanı bastıracak devlet gücü bünyesinde de adam veya adamlar ayarlar ve onlara çok yanlış, insanlık dışı işler yaptırır; gözdağı vermek bahanesiyle masum insanları da öldürtmek gibi, konuşmayan adamın karısına- kızına tasallut etmek gibi, insanlara pislik yedirmek gibi.. Bu tip isyanların çoğu amacına ulaşsın diye değil, isyana hedef olan devleti bir başka meseledeki siyasetinden vazgeçirmek ve kendi isteklerine razı etmek için organize edilir. Böylece başarılabilirse hem hedef devlet hizaya getirilmiş, hem ileride ortam müsait olduğunda yeniden ve daha etkili-tehlikeli şekilde kullanılabilecek bir isyan için potansiyel hazırlanmış olur.

Dersim isyanı olarak tarihe geçen olaylar silsilesini her yönüyle inceleyip öğrenmeden, hem etnisite hem mezhep unsurlarını kullanarak milli birliğimizi bozmaya, ülkemizi bölmeye çalışan iç ve dış düşmanlarımızın istismar ve kışkırtmalarına malzeme olabilecek bir uslupla konuşup yazacak olursak devletimizin başı yeni yeni belalara girebilir.

Muhsin Küçük hakkında 110 makale
Av.Muhsin Küçük

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*


Lütfen görselin sonucu giriniz *