İzmir’de artık güneş batmaz (!)

İzmir’de küçük bir salon. Videodaki görüntülerden anlayabildiğim kadarıyla takrîben 40 kişi toplanmış. Şu 7X9’luk “Âkil Adamlar” listesinin birilerine göre “önemli”, “yetkin” ve dahi “otorite” isimlerinden Prof. Baskın Oran, rivâyeti kendilerinden menkul “Barış ve çözüm süreci” hakkında İzmirlileri (!) “aydınlatmak” için konuşmaya gelmiş. Son nüfus sayımına göre İzmir’in nüfûsu 4 milyon küsur, dinleyenler ise 40 kişi ama olsun; kadı kızında da olur o kadarcık kusur… Bay Prof. 40 kişiyi, o 40 kişinin her biri de 100 bin kişiyi aydınlatır, İzmir’de artık güneş batmaz (!)
Fakat o ne! Baklava tepsisinin kenârına iliştirilmiş kırmızıbiber gibi ben diyeyim uyumsuz, siz deyin uygunsuz bir İzmirli, daha işin başında salonun havasını bozuyor:
– Burada neden İstiklâl Marşı okunmuyor, neden saygı duruşu yapılmıyor?
“Görevli” olduğu anlaşılan bir kadın cevap veriyor:
-Burada yapılan devlet toplantısı değil, biz sivil insanlar olarak toplandık…
Neymiş, “devlet toplantısı” değilmiş; demek ki oradakiler sivil insanlar olarak “Beş çayı içmek için” toplanmışlar! Demek ki bay Prof. “Hükümet” tarafından seçilip görevlendirilerek oraya gönderilmemiş, demek ki giderken bindiği uçağın, kaldığı otelin, yiyip içtiklerinin parasını Hazine’den veyâ Örtülü Ödenek’ten aldığı parayla değil de cebinden ödemiş, demek ki materyalist Prof.’un her nasılsa idealist davranacağı tutmuş, o yüce (!) hizmet için sarfettiği mesâi karşılığında devletten ücret almayacakmış, demek ki bir toplantının devlet toplantısı olması için katılanların mutlaka üniformalı olması gerekirmiş… Bizimkisi câhillik işte(!)
Şimdi gözlerimizi îman nûruyla nurlanmışların görevlendirdiği materyalist Prof.’un saçtığı kızıl ötesi ışınlara çevirelim de beyin zarımıza yapışmış yarasalar kaçacak yer arasın(!)
“-Önce şunu söyleyeyim; sayın Başbakan gibi cesur bir politikacı olmasaydı, biz hâlâ birbirimizi yemeye devam edecektik. (Adamın bir yanağına vurmaya hazırlandığı tokadı vurmadan önce öbür yanağını okşuyormuş gibi davranma kurnazlığı… Ve tokat geliyor:) Fakat sen müzâkere yaptığın insanlara hâlâ terörist dersen, “Kürt sorunu yok, terör sorunu var” dersen, kafalarda çok fazla soru işâreti kalır. Terör mü Kürt sorununu doğurdu, yoksa Kürt sorunu mu terörü doğurdu? 1984’de Eruh ve Şemdinli’de yaşanan PKK eylemlerinden önce de Kürt sorunu vardı. (Bir tokatla o hırs geçmez tabiî. Yumruk göstererek tehdîde başlıyor:) Parmaklar tetikten ve PKK -yurtdışına- çekildikten sonra ama ertesi günü DERHAL demokratikleşme programının îlân edilmesi lâzım. Ben bu noktada rahatsızım. Demokratikleşme programının ana çizgilerinin SİLÂH BIRAKILDIĞI AN îlan edilmesi lâzım. Ben bu ışığı görmüyorum. (Adam kendi semâsının tek güneşi! Ayda, yıldızda, hele hele ampulde ışık mı görecek… Sıra, eşitlik kılıfı geçirilmiş bölücülük hapını İzmirlilere bir rüşveti kelâmla yutturmaya geliyor:) Güneydoğu Bölgesi -diğer bütün bölgeler gibi- ÖZERK olacaksa, BÖLGE MECLİSİ kurulacaksa, İzmir de Ege Bölgesi’nin merkezi olacaktır. (Şüphesiz o hapı yutacak kadar aptal olmayan İzmirlilere sıkı bir gözdağı vermek gerekmez mi; buyurun:) PKK silâhı bıraktı diyelim; eğer reform ciddî ve hızlı başlamazsa, PKK’nın kendi içinden PKK’cıklar çıkacak. Silâhlı örgütün parçalanmasından daha büyük dert yoktur. (Baksanıza, arkadaşın asıl derdi ülkenin değil örgütün parçalanması…) Umudunu kaybetmiş PKK ile baş etmek kolay değil. Metro istasyonları ve AVM’ler her gün patlar, ortalığa ceset parçaları dağılır. O zaman alışveriş merkezlerine gitmezsiniz/ “gidemezsiniz”, internetten alışverişinizi yaparsınız.” Ben bay “âkil” Prof.’un toplantısına gidecek olsaydım, yumurtayla değil turpla giderdim; aklına sıkmak için tabiî…

Muhsin Küçük hakkında 110 makale
Av.Muhsin Küçük

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*


Lütfen görselin sonucu giriniz *