Kim kimi çiğneyecek

Recep Tayyip Erdoğan isimli şahıs, Midyat ilçesinde yaptığı konuşmada “Biz her türlü milliyetçiliği ayakları altına almış bir iktidârız” demiş. Bunu duyduğum zaman bundan sonra kendisi hakkında aslâ ‘Başbakan’ kelimesini kullanmamaya karar verdim. Hiçbir Türk milliyetçisinin de artık kendisine ’Başbakan’demeyeceğine emînim. Adam, düpedüz “Türk milliyetçiliğini de ayaklarımın altına aldım!” diye îlân ediyor.Bu konuşmadan sonra, AKP iktidârının öteden beri ârızalı olan meşrûiyetini ciddî olarak sorgulamak zorundayız.
Daha önce başka bir târihî şahsiyet tarafından kullanılıp kullanılmadığından emin değilim, bildiğim kadarıyla “ayaklarımın altındadır” tâbiri ilk olarak Peygamberimiz Hazreti Muhammed (AS) tarafından Vedâ Hutbesi’nde ’câhiliye dönemi âdetleri’hakkında dile getirilmiştir; kelimenin tam anlamıyla bir aşağılama ve yasaklama irâdesinin ifâdesidir.
Türk milliyetçiliği, Recep Tayyip Erdoğan’ın câhiliye dönemi âdetleri derekesinde görüp “ayaklarımın altındadır” demek sûretiyle aşağılayabileceği ve -gücü yeterse- yasaklayabileceği bir günah mıdır, bir suç mudur?
Önce yüce dînimiz İslâm açısından bakalım: Şanlı peygamberimizin “Kişi kavmini sevmekle kınanamaz” buyurduğunu bilmeyen Müslüman herhalde yoktur.
Siyâset ilmi açısından bakalım: Kendi milletini diğer bütün milletlerden üstün saymak ve diğer milletleri kendi milletine kölelik etmek için yaratılmış insan yığınları olarak görmek anlamında bir milliyetçilik düpedüz ırkçılıktır; yaradılış kurallarına, dolayısıyla akla aykırıdır. Hitler dönemindeki nazilerin ve günümüzdeki siyonistlerin milliyetçilik anlayışı o mâhiyettedir. Buna karşılık, kendi milletini sevmek, milletinin diğer milletler arasında şerefli, îtibarlı bir devlete sâhib, mutlu ve müreffeh bir millet olarak ebediyen yaşamasını istemek anlamında bir milliyetçilik hem insan tabiatına uygundur hem mâkul ve meşrûdur. Nitekim, Türkiye Cumhûriyeti Devleti bu anlamda bir Türk milliyetçiliği üzerine binâ edilmiştir.
Hukukî açıdan bakalım: Her ne kadar 12 Eylül cuntasının haşmetli âcizleri aslında korkunç derecede Atatürk düşmanı olan masonların telkinleriyle ‘Türk milliyetçiliği’ yerine “Atatürk milliyetçiliği” gibi ucûbe bir tâbiri ikâme etmiş olsalar da, mevcud anayasamıza göre milliyetçilik hâlen devletimizin temel nitelikleri arasındadır.
Türk milliyetçileri, fırsat buldukları her zaman ve zeminde ve ifâde ettiğimiz bu gerçekler temelinde, âkil, ağırbaşlı insanlara mahsus bir uslûpla milletimizi aydınlatmalı, insanlarımızın zihninde millî şuuru uyandırıp güçlendirmelidir.
Devletimizin sînesinden Türklük mührünü söküp ne idüğü belirsizler devleti hâline getirmek, aslında Türkiye topraklarında tek bir Türkün dahi yaşamasına tahammülü olmayanların Anadolu coğrafyasında Türk bırakmamak hedefine doğru atmak istedikleri ilk büyük adımdır. O hedefe ulaşmak için hem dışarıdaki hem içerideki Türk düşmanları yüzyıllarca uğraştılar, her yolu denediler, başaramadılar; en sonunda milletimize karşı milletimizin dîni olan İslâm’ı kullanmaya karar verdiler.
Merhum Necmeddin Erbakan’ın defalarca kapatılan partisinde içlerindeki azınlık milliyetçiliğini “ümmetçilik” kılıfı altında gizleyen, aralarındaki irili ufaklı ihtilâflara rağmen Türk milliyetçiliğine karşı ittifak hâlinde hareket edebilen unsurları derleyip toparlayıp organize ettiler, yeni bir parti kurdurdular, muazzam bir para ve propaganda desteği sağlayarak iktidara taşıdılar.Şimdi o iktidârın başı, “Türk milliyetçiliğini ayaklarımın altına aldım” diyor.
Bütün Türk milliyetçileri uyanık, zinde ve hareketli olmalıdır! Siyâset meydanında kavga kızışıyor; göreceğiz sonunda kim kimi ayaklarının altına alacak…

Muhsin Küçük hakkında 110 makale
Av.Muhsin Küçük

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*


Lütfen görselin sonucu giriniz *