MHP 45 yaşında

Dün, 9 Şubat 1969 tarihinde adı Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi (CKMP) olan partinin adının Milliyetçi Hareket Partisi, terazi olan sembolünün ise üç hilâl olarak değiştirilmesinin 44. yıl dönümü idi. Bugün îtibâriyle MHP 45 yaşından gün almış durumda.
O târihe kadar milliyetçilik, Türk Ocakları, Komünizmle Mücâdele Dernekleri nezdinde, çınar altı sohbetlerinde, sınırlı gazete köşeleri ve dergi sayfalarında dile getirilebilen, mevcut hükümetin veyâ bâzı bakanların milliyetçilikle bağdaştırılamaz mâhiyetteki siyâset ve icraatına yönelik genellikle ürkek yakınmalar, nâdiren cesur çıkışlar şeklinde tezahür eden bir tür kültürel tepki hareketiydi.
Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi ve Millet Partisi gibi partiler bir bakıma bu tepkilerin siyâsî sözcüsü konumunda olsalar da milliyetçilerin tepkilerini siyaset meydanına aksettirmekte bile yetersiz kalıyorlardı. Meselâ merhum Osman Bölükbaşı, saatlerce süren akıcı konuşmalarıyla meydanları dolduruyor fakat girdiği hiçbir seçimden iktidar olabileceği ümidini veren bir oy yüzdesiyle çıkamıyordu. Bu partilerin toplumun bütün kesimlerine nüfuz edebilecek çok yönlü teşkilat yapısı bulunmadığı gibi, özellikle gençliği motive etmeye, kitleleri cezbederek iktidar potansiyeli oluşturmaya yeterli bir programı da yoktu. MHP, hem milliyetçiliği reaksiyoner olmaktan kurtarıp aksiyoner hâle getirmek, hem iktidâra taşımak gâyesiyle kuruldu. Daha ilk günden îtibâren, dört asrı aşkın bir süredir devletimizin tepesinde çöreklenmiş, ülkemizin bürokrasisi, ekonomisi, basını /medyası üzerinde “dominant” ve hattâ imtiyazlı bir durumda bulunan dönmeler-devşirmeler- bölücüler tarafından “en tehlikeli” diye nitelenen düşman olarak görüldü.
Kendi bünyesindeki ölümcül hastalıkları propaganda gücünü kullanarak gizlemeye çalışan beynelmilel komünizmin 60 ve 70’li yıllarda bütün dünyâda ve ülkemizde yaralı canavar gibi azgınlaşıp silâhlı mücâdeleyi yaygınlaştırması, MHP’nin çok şerefli ve fakat aynı zamanda büyük acılarla dolu bir kavga dönemini yaşamasına yol açtı. Bir taraftan komünizme karşı o ölümcül mücâdele verilirken, bir taraftan da meşrûiyet dışına çıkmadan iktidara gelme mücâdelesi sürdürülüyordu. Masonik-liberal, Marksist-devrimci, sözüm ona İslâmcı-ümmetçi çizgideki bütün gazete ve dergileriyle basının neredeyse tamâmı tarafından aleyhinde yürütülen yıpratıcı, suçlayıcı kara propagandaya rağmen, MHP girdiği her seçimden oylarını artırarak çıkıyordu. 12 Eylül müdâhalesi öncesinde girdiği son seçimde 16 milletvekilliği kazanmıştı. Bu gelişme, dönmeler-devşirmeler-bölücüler cephesini ve bilerek yâhut bilmeyerek onların hizmetkârlığını yapanları ürkütmüştü. 12 Eylül müdâhalesini yapan ekibin başındaki Kenan Evren, gerekçelerini açıklarken şu minvalde sözler ediyordu: “Müdâhaleyi yapmasaydık da Türkeş’in iktidâra gelişine seyirci mi kalsaydık. Yaptığımız tesbitlere göre, normal bir seçime gidilseydi, MHP en az 120 milletvekili çıkaracaktı. Buna müsaade edemezdik.”
Radikal fikir ve program sâhibi, iyi teşkilatlanmış partilerin büyümeleri ülkeden ülkeye, partiden partiye rakamlar az veyâ çok farklılık arz etse de genellikle ‘geometrik büyüme’ trendi gösterir: 1, 3, 16, 120… gibi. 12 Eylül müdâhalesi yapıldı; MHP kapatılmak, lideri, genel merkez yöneticileri, çok sayıda il, ilçe, belde başkanları, partinin ve onu destekleyen dernek, sendika gibi kuruluşların muhtelif kademelerinde görev yapmış-yapmakta olan kişilerle birlikte binlerce ülkücü derdest edilmek, işkencelerden geçirilmek ve uzun yıllar hapiste tutulmak sûretiyle, dönmeler-devşirmeler-bölücüler cephesini ürküten o muhteşem trendin önü kesildi.
Kısmetse haftaya devam etmek üzere…

Muhsin Küçük hakkında 110 makale
Av.Muhsin Küçük

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*


Lütfen görselin sonucu giriniz *