Mursî, Sisi ve ötesi

Bir vesîleyle Mısır’a gitmiş olan bir arkadaşım, dört ay kadar önce İskenderiye’den telefon etmiş, meâlen şunları söylemişti:
-Mısır fenâ karışacak arkadaş! İskenderiye’de her gün on binlerce insan sokaklarda gösteri yapıyor, Mursî aleyhine sloganlar atıyor. Muhâlif göstericilerle Mursî taraftarları arasında zaman zaman sert çatışmalar cereyan ediyor. Anlaşılan o ki, ABD ve Batı dünyâsı Cumhurbaşkanı Mursî liderliğindeki İhvânı Müslimîn iktidârının uygulamalarından hiç memnun değil. Bana sorarsan, Batılı güçler en geç bir yıl zarfında Mısır’da kendi menfaatlerine uygun bir siyâsî-ekonomik sistemi yerleştirmek için bir darbe ortamı hazırlıyorlar; İhvânı Müslimîn iktidarını devirecekler!
Bir yılı da bulmadı; Kahire’de, İskenderiye’de ve Mısır’ın bütün önemli şehirlerinde iktidar aleyhine gösterilere katılanların sayısı günden güne arttı, birkaç ay içinde on binler yüzbinlere, yüz binler milyonlara ulaştı, son rakamın on iki milyonu aştığı iddia ediliyor ki, eğer doğruysa, ülkenin toplam nüfusuna göre bir oranlama yapıldığında, bunun dünyâ çapında bir rekor olduğunu söylemek mübâlâğa olmaz.
Öylesine yaygın, fiilî bir halk muhâlefetine hedef olan bir iktidârı ABD önderliğindeki kapitalist Batı dünyâsı da istemiyorsa, ilâveten ülkenin ekonomisi büyük ölçüde ABD’ye bağımlı ise ve üstelik devletin sivil ve askeri bürokrasisinin bütün önemli mevkileri sivil ve apoletli kompradorlar tarafından doldurulmuşsa, o iktidârın bir darbeyle devrilmesi an meselesidir.
Kaldı ki fiilî bir bir halk muhâlefeti ortaya çıkmasa bile, yakın târih, ABD patronajındaki Batı dünyâsının ne kadar yüksek oy yüzdesiyle sandıktan çıkmış olursa olsun kendi menfaatlerine zarar vereceğine inandığı iktidarları mümkünse kendi güdümündeki sivil ve apoletli bürokratları kullanarak darbe yoluyla devirmekten, bu mümkün değilse binlerce kilometre uzakta da olsa ordu gönderip işgal etmekten çekinmediğinin örnekleriyle doludur. Bunların önemli bir kısmı da ülkemizde ve yakın çevremizde cereyan etmiştir. İsterseniz bunlardan bâzılarını hatırlatalım:
Cezâyir’de 26 Aralık 1991 târihinde yapılan genel seçimlerin birinci turunda kısa adı FIS olan İslâmî Selâmet Cephesi, resmi rakamlara göre oyların %55’ini, kendi beyanlarına göre ise %80’ini almıştı. Bu sonuçların açıklanmasının üzerinden 21 gün geçmişti ki, hükümet kurmasına bile izin verilmeden FIS’e karşı Cezâyir ordusu tarafından darbe yapıldı; FIS Genel Başkanı başta olmak üzere partinin muhtelif kademelerinde görevli 6 bin kişi cunta tarafından tutuklanarak yıllarca ağır şartlar altında hapsedildiler, Mart ayında ise FIS’ın tamamen kapatıldığı açıklandı.
Türkiye’de 1995 seçiminden birinci parti olarak çıkan Refah Partisi’nin Doğru Yol Partisi ile kurduğu koalisyon hükümeti, 1997 yılında “28 Şubat süreci” adıyla bilinen “post-modern” darbe sonucu iktidârı bırakmak zorunda kaldı.
2003 yılında “11 Eylül” bahânesini kullanan ABD, Irak’ı işgal etti.
Filistin’de 25 Ocak 2006 târihinde yapılan seçim sonucunda çoğunluğun oylarını alarak iktidâra gelen HAMAS’ın kurduğu Millî Birlik Hükümetini önce İsrâil kendisi için büyük bir tehdit olarak îlân edip tanımamak yoluna gidince, ABD ve diğer Batı devletleri de tanımadılar. Bu durum Filistin’de yılarca süren fiili bir bölünmeye yol açtı.
Ve nihâyet Mısır’da yaklaşık bir yıl önce yapılan fakat katılımın çok düşük olduğı seçimde kullanılan oyların %48’ini, toplam seçmen sayısının ise %31’inin oyunu alarak iktidâra gelen İhvânı Müslimîn Hareketi’nin lideri Mursî, ABD yönetiminin tavsiyesi(?) ile hem Millî Savunma Bakanı hem Genelkurmay Başkanı yaptığı Sisi tarafından Ramazan ayına beş gün kala yapılan bir darbe ile devrildi. Twitter’daki sayfama şu notu düştüm:
“Darbecilere”Release Mursî” diyenler, önce ABD’ye ” Please “ demeliler. ABD’nin pışpışlamasıyla gelenler, ABD’nin kışkışlamasıyla giderler.”
Bu da Ankara’daki birilerinin kulağına küpe olsun!

Muhsin Küçük hakkında 110 makale
Av.Muhsin Küçük

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*


Lütfen görselin sonucu giriniz *