Paket, paketlemek ve paketlenmek!

İktidârın başı, teröristbaşı ile müzâkere edilerek hazırlandığı iddia edilen “demokrasi paketi”ni açıklamayı önümüzdeki haftaya bıraktığını açıkladı.
“İddia edilen” diyoruz ama, biliyorsunuz, önce PKK’nın Kandil’deki elebaşıları “Çekilmeyi durdurduk; şimdilik eylemsizliği sürdüreceğiz, fakat söz verilen demokratik adımlar atılmazsa eylemler yeniden başlayacaktır” meâlinde mesajlar gönderdiler.
Sonra BDP isimli partinin yetkilileri “âcil” vurgusu yaparak teröristbaşı ile “görüşme izni” istedi, bu istek iktidar tarafından âdetâ emir telakkî edilerek o görüşmenin yapılması için İmralı’ya yol verildi ve bir süredir kimilerince arada bir dillendirilen işbu “demokrasi paketi” denen nesne iç politikanın bir numaralı gündem maddesi hâline geliverdi.
Bu durum, öfkeli bir ses tonuyla “Ne iddiası kardeşim, her şey ortada değil mi” diyenler açısından bir haklılık gerekçesi oluşturuyor.
İktidâr partisinin politbürosu, aslında hem teröristbaşını hem emrindeki terörist örgütü önce 2014 mahallî seçimlerini sonra da 2015’de yapılacak genel seçimleri bahâne ederek iki sene kadar daha oyalamak niyetindeydi.
AKP politbürosu, yaklaşık üç buçuk sene boyunca şehit cenâzeleri gelmez, önemli bir ekonomik kriz de yaşanmazsa, dördüncü defâ tek başına iktidâra gelmenin, DP efsânesini de geride bırakmış, liderini mümkün olursa “devlet başkanı” olmazsa “cumhurbaşkanı” sıfatıyla Çankaya’ya çıkarmış, “yıkılamaz, hattâ sarsılamaz bir güç” imajı kazanmanın, işte ondan sonra hem kendilerinin hem PKK’yi yönetenlerin kafalarındaki “ortak devlet modeli”ni gerçekleştirmenin hesâbı ve beklentisi içindeydi.
PKK’nın politbürosu ise, hem kendilerinin can güvenliğinden emin oldukları “eylemsizlik ortamı” sâyesinde Güneydoğu’da halk tabanını genişletmek, hem içerideki silahlı militanlarının şimdiki gibi yüzde yirmisini değil yüzde seksenini yurt dışına çekip yeteri kadarını Sûriye’ye göndererek Esad’ın devrilmesini, Sûriye’nin kuzeyinin Irak’ın kuzeyine dönüştürülmesini, Barzâni devletinin Akdeniz’e açılmasını, Kerkük ve Musul petrolünün Türkiye’ye muhtaç olmadan Batı dünyâsına ulaştırılmasını sağlamak, petrol gelirlerinden de pay alıp daha fazla güçlenmiş olarak halk isyânıyla ve Türkiye’nin bölünmesiyle sonuçlanacak “eylem süreci”ni yeniden başlatmak hesâbı yapıyordu.
Her ikisinin de hesap ve beklentileri okyanus ötesindeki “süper rejisör”ün ve onun ‘gerçek’ müttefikleri olan İsrâil ile İngiltere’nin hesap ve beklentilerine uygundu.
Fakat, askeri güç kullanarak Esad’ı devirme ve Sûriye’yi mümkünse altıya, olmazsa en az dörde bölme planına kendi menfaatleri gereğince Rusya’nın ve Güvenlik Konseyi’nde yanına almayı başardığı Çin’in karşı çıkması, hem okyanus ötesindekilerin, hem AKP’nin, hem PKK’nın hesaplarını alt-üst etti!
Okyanus ötesindeki “süper rejisör” ve müttefikleri, AKP politbürosunun PKK ile uzlaşarak başlattığı “eylemsizlik süreci” öncesindeki rutin siyâsetine geri döndü.
PKK’yı yöneten isyancı-terörist kafalar, o dönüşe ayak uydurmaya hem hazırdılar hem mecbur!
Sûriye planlarının alt-üst olmasından dolayı en fazla zor duruma düşen, AKP politbürosu oldu.
Çok fenâ sıkıştılar, çok fenâ bunaldılar!
PKK, kendilerinden “içi dolu” bir “paket” istemeye başladı.
“Vermeyiz”deseler olmazdı, PKK eylemlere başlamakla kalmaz, AKP’yi belki de baraj altında bırakacak, AKP politbürosunu insan içine çıkamaz hâle getirecek ve hatta bâzılarını yurt dışına kaçmaya mecbur edecek bilgileri, belgeleri ifşâ edebilirdi!
AKP oylarında küçümsenemeyecek bir düşüş varken, PKK’yı tam anlamıyla tatmin edecek kadar dolu bir paket verseler, “zamanlama” açısından bir nevi siyâsî intihar olurdu.
O halde rejisörün de onayını alarak filmin arasına “demokratik paketleme” sahneleri sıkıştırmak, böylece hem PKK’nın eylemsizliğini hem milletin uyutulmasını-uyuşturulmasını sürdürmek gerekiyordu.
Bunu başaramazlarsa, AKP politbürosundakileri “paketlenmek” tehlikesi bekliyor!

Muhsin Küçük hakkında 110 makale
Av.Muhsin Küçük

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*


Lütfen görselin sonucu giriniz *