PKK-AKP Anayasasına Hayır!

PKK ile AKP’nin kardeşçe kucaklaşmasını sağlayan büyük prodüktörler, elbette ülkeye hâkim olan bu “yalancı bahar” havasından Türkiye’nin iç siyâsetini yönlendirmek bâbında büyük bir fayda umuyorlar.
Şöyle ki, AKP iktidârının sözde “uzlaşma arayışı” bahânesiyle TBMM’de gurubu bulunan bütün partilere eşit sayıda üye ile temsil edilme hakkı bahşederek (!) oluşturduğu komisyonun dağılması artık an meselesi.
Daha önceki yazılarımdan birinde ifâde ettiğim gibi, TBMM’deki dört partinin yeni anayasanın bütünü üzerinde tam bir uzlaşma sağlamalarının mümkün olmayacağı tâ başından belli idi. AKP iktidârının ileri gelenleri biliyorlardı ki referanduma götürmek istedikleri anayasa taslağını CHP’nin de MHP’nin de teşkilât ve tabanlarının kabullenmesi aslâ mümkün değildi; fakat hem mevcud anayasanın değiştirilemez maddelerinin dahi değiştirileceği yeni anayasa yapma hamlesine meşrûiyet kazandırmak, hem kamuoyu nezdinde “demokratik katılıma ve uzlaşmaya önem veren bir iktidar” imajı oluşturmak için, “uzlaşma komisyonu” adını verdikleri tezgâhı kurdular.
Bölücü terör örgütü PKK’nın “legal” etiketli uzantısı olduğu hemen herkes tarafından kabul edilen BDP’nin “İktidar partisi yeni anayasa tasarısını referanduma götürebilmek için gerekli 330 oya ulaşmak zorunda, bu yüzden de bize muhtaç durumda; o halde ileriye dönük planlarımıza uygun değişiklikler için dayatmada bulunabiliriz” hesâbıyla o komisyona balıklama dalması gâyet tabiî idi; nitekim öyle davrandılar.
MHP ve CHP yönetimleri ise, Türkiye Cumhûriyeti Devleti’ni dönüştürmeye yönelik “yeni anayasa” teşebbüsüne karşı aralarında anlaşıp kesin bir dille karşı çıkmak ve AKP ile BDP’yi “eküri” pozisyonuna düşürmek yerine, hayâtî derecede yanlış bir tutum içine girerek komisyona üye verdiler; böylelikle bütün toplumun psikolojik olarak “yeni anayasa beklentisi içine girmesi” amacıyla girişilen hamleye meşrûiyet kazandırıcı birer figür olarak o tezgâhdaki yerlerini aldılar. Halbuki o safhada tabanlarının fikrini sorarak tavır belirleme yoluna gitselerdi, her iki partinin mensuplarının en az yüzde doksanı o komisyona üye verilmesine karşı çıkardı.
Demek ki şu “demokrasi oyunu” gibi, “siyâsî aktörler” gibi tâbirler boşuna kullanılmıyor!
Ve insanın “demek ki rejisör öyle istiyor!” diyesi geliyor…
Bir taraftan o “tezgâh” işlerken, diğer taraftan da PKK’nın silâhlarını teslim etmek bir yana iktidârın başı olan şahsın yol gösterdiği şekilde “mağaralara gömmek” gereğini bile duymaksızın yurt dışına geçici bir süre için “çekilme oyunu” devam ediyor. PKK militanları gerektiğinde Irak’da “şii-sünnî çatışması” adı altında merkezî hükümetin ordusuna karşı, Sûriye’de Esad’ın ordusuna karşı, Lübnan’da Hizbullah’a karşı ve belki ileride Îranâ karşı kullanılacak.
Bu arada Türkiye içinde geçici olarak terör hareketlerinin durması, “anaların ağlamaması” sûretiyle oluşacak “asâyiş berkemal!” havası, iktidâra puan kazandıracak. AKP sözcüleri vatandaşa “ BDP’nin desteğiyle Meclis’den geçirdiğimiz anayasayı da kabul ediverin, Türkiye barış ve demokrasi cenneti olsun” diyecekler. Asker darbecilerin hazırladığı 1961 anayasası halka “haklar ve hürriyetler anayasası” olarak sunulmuştu; sonraki yıllarda Türkiye kan gölüne döndü. Şimdi sivil darbecilerin hazırladığı PKK-AKP anayasası ise halka “demokrasi ve kardeşlik anayasası” diye sunulacak. Daha sonraki yıllarda ise terör hortlatılacak, “iç savaş” ortamı oluşturulacak ve ülkenin bölünmesi kaçınılmaz olacak.
“PKK-AKP anayasasına hayır!”
demeye hazırlanın!

Muhsin Küçük hakkında 110 makale
Av.Muhsin Küçük

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*


Lütfen görselin sonucu giriniz *