Sadece AKP’yi mi eleştiriyoruz?

Başbakan R. Tayyip Erdoğan’ın liderliği tahtında ülkeyi yönetmekte olan AKP iktidârına karşı duruma göre mûtedil, duruma göre sert bir dille kaleme aldığım yazılar, kimileri tarafından çok yanlış değerlendiriliyor.
Yaptığım tenkitler, kimileri nazarında “şahsî alerjiden-husûmetten” , kimileri nazarında “parti fanatizminden-ideolojik saplantılardan” , kimileri nazarında ise “vesâyetçi-militarist olmamdan” kaynaklanıyor.
Bu değerlendirmeler, tabiî ki Erdoğan’a aşk derecesinde gönül vermiş olanlar yâhut bir bütün olarak iktidarın icraatını şu veya bu bakımdan eleştirseler de genel olarak öncekilere nisbetle “daha iyi” buldukları için AKP’yi destekleyenler tarafından yapılıyor.
Onlar kesinlikle bilmelidirler ki, Başbakan ve kabinesindeki bakanlardan tutun AKP’nin il ve ilçe örgütlerinde görevli olanlara kadar tek bir kişi çıkıp da “Onun bana şu sebeple şahsî alerjisi yâhut husûmeti var” diyemez. Çünkü yok!
Evet, bugüne kadar hep MHPli olarak yaşadım; fakat benim millet tarafından seçilmiş hiçbir iktidara karşı parti fanatizmiyle veya ideolojik saplantılarla körü körüne bir “yandaşlık” veya “karşıtlık” içinde bulunmam mümkün değildir. İkbal hesaplarıyla “dilsiz şeytan”ı oynamak, benim gibi insanların mîzâcıyla bağdaşmaz.
“Ordu millet” unvânı taşıyan Türk Milleti’nin bir evlâdı olarak, “asker ruhlu” olduğum doğrudur; fakat “ülke hep askerler tarafından yönetilmeli, meclis ve hükûmet dâimâ askerî vesâyet altında olmalı” anlamında bir militarizmi hiçbir zaman benimsemedim. Üstelik 28 Şubat 1997’de başlayan “post-modern darbe” sürecinin psikolojik baskısı hâlâ devam ederken, kolay kolay kimsenin generalleri eleştiremediği 2002 şartlarında, “Paşa imajı üzerine” başlıklı bir yazı yazarak, generallerimizden bir kısmının çok yanlış bulduğum tutum ve davranışlarını oldukça sert bir dille tenkit ettim.
Taşıdığı rütbeyi onun-bunun torpiliyle yâhut birtakım karanlık mahfillerin gizli referanslarıyla değil, bilgisiyle-becerisiyle hakederek kazanmış herhangi bir kurmay yüzbaşımızın bile, sâdece millî güvenliğimizi ilgilendiren konularda değil, daha bir çok alanda meselâ şu Princeton mâmulü profesörden, şu Exter kursiyeri siyâsetçiden, şu Sorbon’da şarbonlanmış gazeteciden, ’ekonomi’demeyi bile beceremeyen ekonomi doktorundan daha bilgili, daha kültürlü olduğundan şüphe etmiyorum. Fakat en üstteki rütbelere yükselmek bâbında terfi süzgeçlerinin bir hayli defolu olduğunu düşünüyorum.
Öyle olmasa böyle olmaz…

***

Geçen salı ve çarşamba günü PKK saldırıları netîcesi can veren bütün şehidlerimize Cenâb-ı Allah’dan rahmet, evlât acısını yaşamış bir baba olarak acılarını kalbimde hissettiğim ailelerine sabrı cemîl, milletimize, hassaten ordumuz ve emniyet teşkilatımızın mensuplarına başsağlığı dilerim.

Muhsin Küçük hakkında 110 makale
Av.Muhsin Küçük

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*


Lütfen görselin sonucu giriniz *