Sağ kolum bana yetmez!

Tasavvur ediniz ki, televizyon kanallarının biri “Dünüyle Bugünüyle Türk Solu” konulu bir tartışma programı düzenliyor, programa bendeniz de davet ediliyorum ve Dersim gündemiyle bağlantılı olarak “sol” tandanslı çevrelerin tutumuna ilişkin ne düşündüğüm sorulunca, şunları söylüyorum:
“- Türkiye’de solculuk öyle bir ucubeye dönüştürüldü ki, devlet karşıtı her şey ‘sol değer’ sayılıyor. Halbuki sol, bir şeyi devrimci değer olarak kabul edecekse bunun birtakım kıstasları vardır. Bir ayaklanmayı savunuyorsanız, herşeyden önce ilerici olmalıdır, yani mevcut durumdan daha ileri bir toplumsal yapı için mücadele etmelidir. Seyit Rıza ise tam tersi, Tunceli’deki gerici yapıyı korumak için ayaklanıyor.
Türkiye’de 12 Mart’tan sonra işte böyle ucube bir sol yaratıldı. 68’in gerçek solcu liderleri 12 Mart faşizmi tarafından tasfiye edildikten sonra, ortada kalan lider bozuntuları öyle bir sol anlayış yarattılar ki, Atatürk’e ve Cumhuriyet’e ait ne varsa ona karşı çıkan herşey ’sol değer’diye sahiplenildi.
Bugün arkasındaki Amerikan desteği bilinmesine rağmen Kürtçülüğün desteklenilebilmesi de bu anlayışın bir ürünüdür, Dersim isyanının savunulabilmesi de. Bu, ABD’nin tezgahladığı açık bir ideolojik provokasyondur. Amaçları, Solu Atatürk’ten ve Türk insanından koparmaktı ve görünen o ki bunu büyük ölçüde başarmışlar..”

***

Evet, öyle bir program yapılsaydı, -bu metindeki bâzı nitelemeleri ve birkaç cümleyi benim sarfetmem tabiî ki mümkün olmamakla berâber- ana hatları îtibâriyle benzer bir değerlendirme yapabilirdim. Ne olurdu dersiniz?
Program sunucusu, ‘izleyici tepkisi’ olarak kendisine gelen mesajlar arasından muhtemelen şöyle cümleler aktarırdı:
“- O MHP’linin orada ne işi var? Ondan mı öğreneceğiz solculuğu?”
“- Bu çağda burjuva Kemal’in yaptığı devrimleri savunarak solculuk mu olur?”
“- Cumhuriyet dediğiniz sosyalist bir cumhuriyet değil ki ona sahip çıkalım.”
“- Faşist devletin yaptığı Dersim katliamını savunmak solculuk olamaz!” V.b…
Halbuki, okuduğunuz değerlendirme Özgür Erdem tarafından kaleme alınan ve ’Dersim-Yalanlar ve Gerçekler’ adıyla yayımlanan kitabın 76’ncı sayfasından alınmıştır.

***

1980’deki 12 Eylül müdâhalesinin öncesinde de sonrasında da aynı düşünceyi savundum ve savunuyorum:
Sol kolum benim vücûdum için ne kadar gerekli ve önemli ise, Türk solu da Türkiye için o kadar gerekli ve önemlidir.
Lütfen dikkat buyurun; enternasyonalist-marxist soldan, özellikle 12 Eylül öncesinde Türkiye’yi ABD uydusu olmaktan kurtarmaya çalıştıklarını söyleyerek silâhlı devrime kalkışan, bunu başarmaları hâlinde ise Moskova’nın uydusu yapmaya hazırlanan, millî devlet düşmanı, bölücü ve yıkıcı soldan değil, adı üzerinde Türk solundan söz ediyorum.
Evet, Kemal Tahir – Attilâ İlhan çizgisinde milli şuur taşıyan, “Bağımsızlık benim karakterimdir” diyen Mustafa Kemal Atatürk’le kavgalı olmayan, aksine O’na sâhip çıkan, Türk milletinin dinine-imanına karşı düşmanca, aşağılayıcı ve alay edici değil saygılı bir tutum içinde olan, sermayenin belli ellerde toplanmasını önleyecek, sosyal adaleti gerçekleştirecek bir siyâsî uyanış ve dönüşüm için meşrûiyet dışına çıkmadan mücâdele edecek bir “millî/ulusal” sol harekete Türkiye’nin ihtiyacı vardır.
ABD güdümündeki, bir bakıma çakalın tilkisi durumundaki sözümona “solcu” liderlerle Türkiye’de iktidar olabilecek bir sol hareketin oluşturulamayacağı da bunca yıllık tecrübeyle sâbittir.
Nitekim, “her şey aslına rücû eder” kuralı işliyor ve Türkiye solu günden güne artan bir ivme ile “enternasyonalist sol” olmaktan çıkıyor, Türk solu olmak yolunda ilerliyor.
Mevcut şartlar ne kadar kötü olursa olsun, bir Türk milliyetçisi olarak ben istikbâle güvenle bakıyorum.

Muhsin Küçük hakkında 110 makale
Av.Muhsin Küçük

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*


Lütfen görselin sonucu giriniz *