Alışılmışın Dışına Çıkmak…

Alışılmış hareketler bazen insanı robotlaştırır, monoton bir hayata hapseder.

Alışılmışın dışına çıkmak gerçeği başka yönleriyle de kavramak, algılamak imkanını sunar, kişinin ufkunu genişletir, yaratıcı bazı fikirlere kaynaklık ve yataklık sağlar.

Her zaman aynı yoldan aynı vasıta ile evine, işine veya okuluna gidip gelen bir insanın bir arka sokakta ne olduğundan haberinin olması mümkün değildir.
Bir aylakça dolaşma gibi yakındaki bir mahalle camiine, sosyal tesise veya markete farklı sokaklardan gitmeye kalkan bir insan muhakkak çevresiyle ilgili pek çok yeni algılamalara sahip olur.

Aynı saatlerde yakınındaki bir parkın çevresinde yürüyüş sporunu yapan bir kişi de hemen hemen hep aynı insanların bu etkinliklerden nasibini aldığını zanneder.

Oysa günün farklı saatlerinde benzer hareketleri yapacak olursa yeni yeni yüzler görmekten, ayrı yaş gruplarından kişilerle karşılaşmaktan, dolayısıyla farklılıkları yaşamaktan mutlu olur.

Rutini yaşamak, aynı saatlerde alışılmış hareketleri yapanlarla sınırlı bir karşılaşmadan öteye geçmeyen bir rastlaşma halini sürdürmek anlamına gelir.
Farklı zamanlarda farklı yerlerde bulunanlar karşılaşması imkansız gibi görünen kişilerle rastlaşabilir.

Toplumumuzda sığ bir anlayış mevcuttur.
Camilerde, meyhanelerde, kahvehanelerde vb. yerlerde hep aynı müptezel insanların var olduğunu, müdavimlik yaptığını zannederler.

Oysa müslüman bir memleketin hapishanelerini de, hastanelerini de, bitirimhanelerini de… elbette yine o müslüman dediğimiz kişiler doldurmakta, besleyip yaşatmakta ve meşgul etmektedirler.

Bazı olamayacak gibi zannettiğimiz olaylarla karşılaşınca şok hali yaşıyoruz.

Yaşlı bir kişinin azgın teke sendromuna yakalanıp yoldan çıkması, bir kadının yıllardır yaşadığı kocasını oynaşına katlettirmesi, yahut bir zenginleşen erkeğin yeni kadınlarla yeni tatlar için yol arkadaşlığı yapmaya kalkışması çok şaşılacak şeyler gibi görünüyor.
Sanki insan unutuluyor, nefsin nelere sevkedebileceği gerçeği hatırlanmaz hale geliyor.
..
Şanlı Peygamberimiz (s.v.s.) bir zorlu cihad seferinden geriye dönerken, “Şimdi küçük savaştan büyük savaşa gidiyoruz!“ diye ashabına açıklama yaptığında, esas kasdettiğinin nefisle mücadele olduğunu vurgulamıştır.
Alışılmış kanaatlerle bütün bir dünya kavranamaz, alışılmışın dışına çıkmadan farklılıklar göze çarpıcı halde ortaya çıkmaz.

Alışılmışı zaman zaman bırakmak, ezber hareketleri bozmak yeni uyanışlara da vesile olabilir.

Buna rağmen bazen beyhude zannedilen alışılmışı denemekten de vazgeçmemek gereklidir

Vaktiyle bir sultan sarayının demir kapısını üstüne çekip etrafındakilere bu kapıyı açabilecek olana genç ve güzel kızını vereceğini duyurmuş. Güzel prenseste gözü olanlardan yaşlı vezirler şöyle bir gelmiş,

bakınmış, ölçmüş, biçmişler; sonunda boşuna yere demir kapıya omuz vurmaya yanaşmamışlar ve iddia makamından çekilmişler.

Sultanın genç seyisi de oradaymış.
Delikanlı seyis, her ne pahasına olursa olsun, sultanın kızına meyli olduğunu ortaya koyacak bir kaç hareket yapması gerektiğini düşünmüş ve yaralanmak

pahasına demir kapıya omuz vurmaya karar vermiş.
Önce elleriyle demir kapıyı yoklayıp neresine omuz vurursa vücudunun daha az hasar görebileceğini anlamaya çalışmış.

Kapının ne derece sert ve dayanıklı olduğunu anlamaya çalışırken kapının kıpırdadığını farketmiş.
Meğer kapının arkasındaki sürgü çekili değilmiş.
Böylece delikanlı kolay bir omuz hamlesiyle, herkesin açılamaz sandığı demir kapıyı rahatça açı vermiş.
Dolayısıyla belirtildiği şekilde sultanın genç ve güzel kızının da biricik eşi ve tahtının varisi oluvermiş.
Demek ki herkesin denemekten vazgeçtiği alışılmışı bile ıskalamadan denemek bazen umulmayan bir sonucu doğurabiliyor.

Saplantılı olmamak, önyargılara mahkum kalmamak, seçenekleri denemişlere rağmen yeniden apayrı bir titizlikle denemeye kalkışmak… işte pek çok yeni ufuk açıcı hamleler bunlardır.

Yitiğini yittiği yerde aramak gerekir.
Ama başka yerlerde aynı cinsten başkasının yitiklerinin de bulunabileceğini asla unutmayalım.

Bu yüzden zaman zaman alışılmışın dışına çıkmak ve bıkkınlıktan vazgeçilmiş alışılmış hamleleri yeniden titizlikle ele almak gerekmektedir.
Bilge Yunus Emre boşuna dememiş:
Her dem yeni doğarız,
Bizden kim usanası!…

Selam ve saygılarımla…

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*


Lütfen görselin sonucu giriniz *