Muhâliflerin dikkatine!

Bir iktidâra muhâlif olanların ‘demokratik’ gösterileri, mitingler, yürüyüşler, o iktidârı yıpratma, zayıflatma ve sandıkta mağlup etme çalışmalarının birer parçasıdır.
Eğer bir “ihtilâlci” rûhuyla hareket etmiyorsanız, belirli bir gerekçeyle başlatılan ‘eylem’ süreci, bir boks maçının rauntları gibi düşünülmelidir.
Yâni, sağ-sol kroşelerin, aparkatların kurallara uygun olması, belden aşağı vuruşlar yapılmaması, tekme kullanılmaması gerekir.
Belki soracaksınız, “Maçın hakemi kim olacak, gongu ne zaman, kim çalacak?”
Hakem, elbette ülkede yaşayan milletten başkası olamaz. Gong işlevini görecek unsur ise, dâimâ sâhip olmanız gereken ‘sağduyu’dur.
Muhâlif olanlar, yapacakları eylemin türünü, yerini, zamânını doğru tâyin etmeli, sâdece bir karârı veyâ uygulamayı gerekçe yaparak, insanları bıktıran, millete yaka silktiren, gereğinden çok uzun süren “eylem” yapma hatâsına düşmemelidirler. Birkaç günlük mâkul süreyi de aşarak, gece gündüz demeden, vakit gece yarısını geçtikten sonra bile şehrin bütün sokaklarında tavalara, tencerelere kaşıkları, kepçeleri vurarak devamlı gürültü yapar, erkenden kalkıp işine gitmek zorunda olan insanları, ders çalışan öğrencileri, evlerinde hasta yatan, okuyan-yazan insanları rahatsız eder, trafiği işlemez hâle getirirseniz, muhâlefet yapıyoruz derken, temel ihtiyaçlarından biri ‘huzur ve güvenlik’ olan toplumun size öfke hattâ nefret duymasına ve sonuç olarak iktidâra desteğin artmasına yol açmış olursunuz.
Ayrıca ve önemle vurgulamak isterim ki, gereğinden çok uzun süren eylem ortamları, yabancı istihbârat örgütlerinin, ihtilâlci yâhut anarşist tiplerin, hattâ iktidarın güdümündeki ‘görevli’ elemanların işin içine girmesine, eylemleri kendi hesaplarına uygun şekilde saptırarak eyleme katılan kitleleri kendi emellerine âlet etmesine, yakıp yıkarak, kırıp dökerek, o hengâmede birilerini yaralayarak hatta öldürerek gerek toplum nazarında gerek kanunlar önünde sizi de suçlu duruma düşürmesine son derece elverişlidir.
Bu îtibarla, eğer bir konuyu yaptığınız eylemle toplumun gündemine getirdikten sonra o eylemi tadında bırakmayı, tam zamânında sona erdirmeyi başarır, toplumu “iyi de, gong ne zaman çalacak” beklentisi içine sokmazsanız, iktidarla aranızdaki boks maçının o raundunu kazanmış olursunuz ve bir sonraki raunda daha yüksek bir moralle çıkarsınız.
Meselâ Gezi Parkı eylemi Hazîran’ın ilk haftası içinde bitirilseydi ve iktidârın çıkardığı, petrol kaynaklarımızı yabancı şirketlerin sömürüsüne açan şu petrol yasası aleyhinde ülke çapında gösteriler, yürüyüşler yapılsaydı, iki raunt birden kazanılmış olurdu.
Diyeceksiniz ki, “Meclis’deki muhâlefet partileri ne güne duruyor, petrol yasasına karşı gösteri ve yürüyüşleri de onlar yapsın.”
O zaman size “haklısınız” der, sonra da şu soruyu sorarım, “MHP’nin son aylar içinde sürdürdüğü mitingleri bir kenâra bırakacak olursak, on küsur senedir yabancı devletlerin, yabancı şirketlerin ve ülkemizdeki azınlık vakıflarının menfaatlerine hizmet amaçlı kânunlar Meclis’e sevk edildiğinde siz hiç muhâlefet partilerinden herhangi birinin o kânunların çıkarılmasını veyâ Çankaya tarafından tasdik edilerek kesinleşmesini önlemek için sokaklara da yansıyacak, toplumda gündem oluşturacak şekilde ciddi bir tepki ortaya koyduğunu gördünüz mü? Dış güçlerin ve tepemizde çöreklenmiş adamlarının birlikte yürüttüğü stratejik bir planlamayla, bilerek, isteyerek dehşetli bir dış borç batağına sürüklenmiş bu devletin partilerinden herhangi birinin o kânunlara karşı “dışarıyı kızdıracak” ciddi bir tavır sergilemesini beklemek biraz hayalcilik değil mi?”
Netîce olarak kabul etmek zorundayız ki, bâzı konularda milleti uyandırıp harekete geçirmek, devletin resmî kurum ve kuruluşlarından hattâ siyâsi partilerinden ziyâde ülkenin millî ruh taşıyan aydınlarına ve sivil toplum kuruluşlarına düşüyor.
Bu eylemler bahsinde tabiî ki iktidardakilere de söyleyeceklerimiz var. Kısmetse haftaya…

Muhsin Küçük hakkında 110 makale
Av.Muhsin Küçük

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*


Lütfen görselin sonucu giriniz *